13 Mayıs 2012 Pazar
SON
Buraya kaç kere büyük harfle başlık yazım bilmiyorum. Bana ilk ve sonu gibi geliyor. Başlıktanda tahmin ettiniz belki bu blogtaki maceram bitti artık rahat yazamadığımı fark ettim. Blog yazmaya devam edeceğim. Blogumu okumak isteyeniniz olursa soguksutsever@hotmail.com adresine mail atması yeter.
10 Mayıs 2012 Perşembe
Özetimsi
Blog sahibi çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. tek elle yazı yazmak çok zor oluyor. sol eli inzivaya çekildi.
Ödediği 120 liralık fatura hala aklında. Kendine borcu olduğunu hissediyor ve telafi etmeye çalışıyor.
10 günlük raporu var. ve ilk deli raporumu bu şakasını annesi yaptı.
Yaşadığı yerde her gün elektrik kesiliyor son günlerde. bu durumdan çook rahatsız. o yu bilerek iki kere tazdı ve "o yu" yazarken araya kesme işareti koyamadı :(
saçlarını kendisi yıkayamıyor. Annesi bu durumdan sıkıldığı için bu gece komşu yıkadı saçlarını.
sol elinin parmakları kocaman.
p.s Yerdeki Yıldızlar filmi mutlaka izlenmeli. 2 saat 45 dakika olmasına rağmen hiç sıkılmadan izledim. Müzikleri harika.
Ödediği 120 liralık fatura hala aklında. Kendine borcu olduğunu hissediyor ve telafi etmeye çalışıyor.
10 günlük raporu var. ve ilk deli raporumu bu şakasını annesi yaptı.
Yaşadığı yerde her gün elektrik kesiliyor son günlerde. bu durumdan çook rahatsız. o yu bilerek iki kere tazdı ve "o yu" yazarken araya kesme işareti koyamadı :(
saçlarını kendisi yıkayamıyor. Annesi bu durumdan sıkıldığı için bu gece komşu yıkadı saçlarını.
sol elinin parmakları kocaman.
p.s Yerdeki Yıldızlar filmi mutlaka izlenmeli. 2 saat 45 dakika olmasına rağmen hiç sıkılmadan izledim. Müzikleri harika.
1 Mayıs 2012 Salı
Büyümek
Geçmişi bazen fotoğraflarda arıyoruz. Bazen tekrar yaşamak için çabalıyoruz. Geçmiş bazen gülümsetiyor bazen üzüyor aldıklarını geri vermeyerek. İnsanlardan şehirlerden geçiyoruz. Yebi adımlar atıyoruz başımız dimdik. Geçmiş yanımızda. Geçmiş hiç geçmez aslında.
Şimdi yaşamasını bilen insana bir hediye oluyor. Geçmişini şimdi yaşayanda var geçmişte bırakıp şimdiyi yaşayan da. her iki taraftanda mutlu olanlar da var üzgün olanlarda.
Bugün büyüdüğümü anladım. Bunu anlamamı sağlayan yalnızca bir fotoğraf karesi. O karede gördüğüm şey geçmiş. Bir zamanlar iki iyi dost birlikte dersaneye gidiyorlar, doğum günü kutluyorlar. Bundan tam üç yıl önce. Mutlular. Mutluluklarının sebebi yalnız yürümüyor olmak. Ama hayatta yalnız yürüyeceklerinin, birbirlerini unutacaklarının farkında değiller. Mutlular. Yürürken konuşacak çok şeyleri var. Bir gün konuşmak için çok geç olacağının farkında değiller.
Gözümden bir kaç yaş geldi o fotoğrafa bakarken. Neden artık bağlarımızı kopardığımızı düşündüm. Yalnızca düşündüm. Çünkü bir sebebi yok. Tek açıklama geldi aklıma hayat. Dediğim gibi insanlardan şehirlerden geçiyoruz. Eksilerek,eksilterek çoğalıyoruz.
28 Nisan 2012 Cumartesi
Merhabaa :) bu aralar pek uğrayamıyorum blogcan. Bunun sebebi çok belli aslında :) derdim yok. Sana genellikle içimi dökmek istediğim zamanlarda gelirdim ya bu aralar pek sıkıntılı bir dönemde değilim bahar gelmiş .
Annemle aram iyi bunun sebebi uzakta olması sanırım. Annemle yalnızca özleşince iyi oluyor galiba aramız yoksa yakınımda olunca kavga etmeden en fazla iki gün dayanaabiliyoruz.
Bu kavgaların bazen dozu aşabiliyor. Geçenlerde uyduyu parçaladım. Günde yalnızca yarım saat tv izleebiliyorum zaten o da annemle kumanda kavgasında geçiyor. Neredeyse bir ay hemen hemen her seferinde aynı devam edince bu gidişe bir dur demenin vakti gelmişti. iyice sinirlendim aldım lime uyduyu -anne- dedim -son kez soruyorum.- vermem dedi kıramayacağımı düşündüğü için ama o sırada o kadar sinirliyim ki ya anneme ya da kendime bir şey yapmama lazımdı en azından ona ya da kendime zarar vermedim.
Bu olaydan sonra babam kızar diye düşünmüştüm ama belki inanmmayacaksnız ama yeni bir uyduya patlamasına rağmen hiçbir şey söylemedi çünkü gerçekten annem çok üzerime geliyordu. Artık o kadar bunaltmıyor en azından.
Ama çok özledim annemi. Bir de onu özlememin en büyük sebebi orada anneannemin onu üzmesi annem hiç üzülmeye gelmez hemen hastalanır. Her aradığımda ya başı ağrıyor ya başka bir yeri. Birazcıkta bensizlikten :p Yazın iki haftalığına ayrı kaldık hemen hastalanmıştı peşimden o da gelmişti. Eee tabii on altı yıl benim doğmamı beklemiş tek çocuğu benim dünyada ki en büyük eseriyim.
Bir an önce gel artık anne :(( Sana bir koalanın ağaca sarıldığı gibi sarılmak isterdim şu an.
Annemle aram iyi bunun sebebi uzakta olması sanırım. Annemle yalnızca özleşince iyi oluyor galiba aramız yoksa yakınımda olunca kavga etmeden en fazla iki gün dayanaabiliyoruz.
Bu kavgaların bazen dozu aşabiliyor. Geçenlerde uyduyu parçaladım. Günde yalnızca yarım saat tv izleebiliyorum zaten o da annemle kumanda kavgasında geçiyor. Neredeyse bir ay hemen hemen her seferinde aynı devam edince bu gidişe bir dur demenin vakti gelmişti. iyice sinirlendim aldım lime uyduyu -anne- dedim -son kez soruyorum.- vermem dedi kıramayacağımı düşündüğü için ama o sırada o kadar sinirliyim ki ya anneme ya da kendime bir şey yapmama lazımdı en azından ona ya da kendime zarar vermedim.
Bu olaydan sonra babam kızar diye düşünmüştüm ama belki inanmmayacaksnız ama yeni bir uyduya patlamasına rağmen hiçbir şey söylemedi çünkü gerçekten annem çok üzerime geliyordu. Artık o kadar bunaltmıyor en azından.
Ama çok özledim annemi. Bir de onu özlememin en büyük sebebi orada anneannemin onu üzmesi annem hiç üzülmeye gelmez hemen hastalanır. Her aradığımda ya başı ağrıyor ya başka bir yeri. Birazcıkta bensizlikten :p Yazın iki haftalığına ayrı kaldık hemen hastalanmıştı peşimden o da gelmişti. Eee tabii on altı yıl benim doğmamı beklemiş tek çocuğu benim dünyada ki en büyük eseriyim.
Bir an önce gel artık anne :(( Sana bir koalanın ağaca sarıldığı gibi sarılmak isterdim şu an.
Etiketler:
Anne özlemi,
Annem,
gel artık anne
16 Nisan 2012 Pazartesi
Anı Yaşa
Söyleyecek çok sözüm var ama konuşmaya mecalim yok.
Hani bazı oyunlarda hata yaptığında geri alabiliyorsun ve hatta baştan bile başlayabiliyorsun ya keşke böyle bir şansım olsaydı o butonu eskitirdim sanırım. Ama bir yandan da aklımı şu söz kurcalıyor. “Şimdi ki aklım olsa öyle yapmazdım. Öyle yapmasaydım şimdiki aklım olmazdı.”
P.S : Kimse üstüne alınmasın.
11 Nisan 2012 Çarşamba
Hani her zaman sesine ihtiyacımızın olduğu, her isteğimizi yerine getirmek için çırpına, her derdimiz anlatabildiğimiz, bazen birlikte kaçamaklar yaptığımız insanlar vardır hani. Araya ne girerse girsin ister dargınlık ister uzun süreler ister uzun mesafeler onlar hep aklımızdadır. O ne zaman arasa işi gücü bırakıp yalnızca onunla dertleşiriz.
Bugün yine yıllanmış dostumla konuştum içimi döktüm o sustu ben anlattım. Herkese rahat anlatamaycağım bir şeyi anlattım ona anneme bile anlattığımda bir çözüm yolu bulamamıştım ama o bana öyle bir açıklama yaptı ki her zamanki gibi hem rahatladım hem de beynimi kemiren bazı şeylerden kurtulmuş oldum.
Bir kitapta "Dostlarımız biz caddenin kenarında alevler içinde yanarken karşıya geçip üstümüze işemekten üşenen kimselerdir." yazıyor bu yazarın bir dostu olmadığına eminim çünklü bunu yapan ya da yapacak olan kişiler benim de etrafım çok fazla. İşte asıl konu burda onlar dost değil senin açığını bekleyen sinsi kediler. bunları farkeder etmez yapabilceğiniz tek şey uzaklaşmak tıpkı onlar siz yanarken yaptığı gibi. Bunu da yapamıyorsanız duşa girin ve o kişiyi unutun F.Nietzche de böyle düşünüyor "Unutursan iyileşirsin." diyor. Ben bir olayı ya da kişiyi unutmak istersem duşa girerim. tepemden akan sularla birlikte hem o kişiden hem de benim üzerimde ki negatif enerjisinden bu şekilde arınır.
tıklama tıkışmaya ne dersin :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)